”Çirkince” İnceleme

Garip bir başlık olmuş olabilir. Bu yazıya Sabahattin Ali’nin 1947 yılında kaleme aldığı ‘’Çirkince’’ adlı hikâye vesile oldu. Hikâye ismi olarak da enteresan tabi ki ama bakalım ne anlatmak istemiş Sabahattin Ali.

            Yazar bu hikâyede çıkacağı bir tren yolculuğunun öncesini anlatıyor. Gideceği sefere daha uzun saatler olduğu için vaktini nasıl değerlendireceğini düşünüyor. Daha sonra bulunduğu mevkie yakın olan bir köy geliyor aklına. Bundan yaklaşık otuz yıl önce kendisi daha çocukken bir sebeple de olsa annesiyle birlikte Çirkince köyüne gidiyor. Bu köy yeşilin yeşil olduğu, incir yapraklarının göz aldığı, üzüm salkımlarının insanı kendine çektiği bir köy. Tarım yapan, toprağı işleyen, insanı da toprağın verdiği samimiyeti yüzüne vuran türden bir yer. Sait Faik “Ben dünyada balıkçıları, toprakla uğraşan rençberleri severim. Yalnız onları… O kadar…” diyerek bu duruma destek vermiş yeterince. Bu köyün görüntüsünde de insanında da o sevilesi sıcaklık varmış. Böyle bir yerin adı nasıl olur da Çirkince olur demiş yazar kendi kendine. Tabi bunu çocukken soruyor kendine ama o zamanlar çok sevdiği için burayı otuz yıl aradan sonra tekrar gidip görmek istiyor vakti varken. Biraz uzak kalıyor bulunduğu konuma ama civar köylerin birine gidip sorup soruşturuyor Çirkince’ye varmak için.

            Köy kahvesinde otururken emekli bir öğretmen geliyor Sabahattin Ali’nin yanına. Köylüler haber vermiş olsa gerek, adam bir at getiriyor yazarımıza. Atı telsim etmeden merakından ‘’Ne işin var orada’’ diye soruyor emekli öğretmen. Sabahattin Ali, görmek istediğini anlatıyor çok fazla detay vermeden adam da ‘’Bu sıcakta gitmeni tavsiye etmem ama sen bilirsin.’’ deyip atı ödünç veriyor yazarımıza.

            Sabahattin Ali aradığı köye ulaştığında aradığı gibi bulamıyor. Çocukken geldiğinde kaldığı ev harabe olmuş, o verimli topraklar eskisi gibi kullanılmıyor, tarımla uğraşan yerliler kalmamış köyde. Rastgelen birkaç kişiden duyduklarına göre topraklar hep birkaç zenginin elinde toplanmış, onlar da orada yaşamıyormuş. Toprağını satan köylüler de pek yaşamaz olmuş burada. Gerçi hoş toprağını satmayan nadir kişiler de köyde insan olmadığı için işleyememiş. Öyle böyle boş bir harabeye dönmüş zamanla köy.

            Neyse yazarımız ödünç aldığı atı teslim etmek için geri dönüyor. İçinin burukluğu yüzüne vurmuş olsa gerek emekli öğretmen ‘’Gördünüz mü Çirkince’yi?’’ diyerek alaycı bir bakış atıyor. Emekli öğretmen tam ayrılacakken müsaade buyurarak o köyün adının artık Çirkince olmadığını söylüyor. Zamanında valilik kararıyla vatanın böyle güzel bir köşesinin adı Çirkince olmamalı deyip köyün adı Şirince olarak değiştiriliyor. Şimdi ise yılın belli dönemlerinde rağbet gören turistik bir tatil köyüne dönüştü Şirince.

            Bir tarım köyü Çirkince’den bir tatil köyüne evrilen Şirince’nin değişim öyküsü bu şekilde. Değişimin sürekli olduğu dünyada kim bilir daha nelerin farkına varamadık, kim bilir daha neler öğreneceğiz.   

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: