İlk görev yeri olarak atandığı bir köy okulunda İngilizce öğretmeniydi Alperen. Ilık Ege kıyılarının meltemlerini bırakıp gelmişti bu karasal iklimin boy gösterdiği doğu ilçesine. İklimleri, coğrafi bölgeleri, bunca yolu aşıp gelince kültürel farklılıkları görmemek mümkün mü? Alperen üslubuyla, bakış açısıyla, giyimiyle ilk bakışta belli ediyordu farklı bir yörenin insanı olduğunu. Buralar dar geliyordu ona belliydi ama elindeki ile yetinerek de mutlu olmayı biliyordu sanki. Farklılıkların içindeki güzellikleri görebilmekti zaten aslolan.
Gelmesinin üstüne altı yedi ay kadar da vakit geçmişti Alperen’in. İlçeyi, görev yaptığı köyü ve kültürünü biraz tanımış bir miktar da adapte olmayı bilmişti. Kendinden de bir şeyleri buradaki insanlara aşılamayı amaç edinmişti bir yandan. Bunun ilk adımı olarak köy yerindeki öğrencilere kitap okumayı sevdirmek için çabalamaya başlamıştı. Tarih öğretmeni olan babasından kalan bir alışkanlıktan elinde, çantasında hep bir kitap olurdu Alperen’in.

Okulda olduğu bir kış günüydü ve yetmiş seksen yaşlarında bir amca okula gelip bulmuştu Alperen’i. ‘Evladım bana Volga Kızıl Akarken adlı kitabı bulabilir misin?’’ dedi. Alperen içinden hangi öğrencinin velisi acaba diye düşünürken ‘’Tamam amca bulurum.’’ deyip geçiştirdi. Amca birkaç gün sonra tekrar okula, Alperen’in yanına uğradı.
— Evladım, bulabildin mi kitabı, Volga Kızıl Akarken?
— Bulacağım amca, haftaya gel al kitabı.
Bu ikinci ziyaretin üzerine Alperen içinde biraz merakla birlikte kitabın siparişini verdi. Kitap bir Kırım Tatar Türk’ünün Sibirya’ya sürgüne gönderilmesini ve yaşadığı anıları konu alıyordu. Diğer hafta geldiğinde amca okula gelip kitabı aldı. Almadan önce bir isim yazıp imza atmasını istedi. Alperen merakını yine saklayıp bir şey sormadı, amcayı da kırmadı. Bir tarih bir isim yazdı bir de imza attı verdi kitabı. Alperen kitabı amcanın kendisi için istediğine, okuma ihtimaline hiç yormamıştı. Buralarda okuyan pek de birine rastlamamıştı hani. Aradan geçen bir haftadan sonra amca yine okula geldi.
— Evladım ben bu kitabı bitirdim, buyur.
Kitabı amcanın okuduğunu öğrenince çok mutlu hisseden Alperen içten bir tebessümle:
— Amca kitap sende kalsın ben sana hediye ettim. Ama soramadım da merak ediyorum mevzusu ne bu kitabın?
— Senden iyi olmasın bir öğretmen vardı bu okulda. Bana sürekli kitap verirdi, ben de okudukça geri getirirdim. Buradan ayrılmadan önce de bu kitabın ismini söyleyip mutlaka oku demişti. Sen de sağ olasın, bu duruma vesile oldun…